İstanbul Sözleşmesi’nin iptali sonrası kadına şiddet boyut değiştirdi: Bedeli ağır oldu
Türkiye’nin, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkması Danıştay 10. Dairesi’nin oybirliğiyle hukuka uygun bulundu. Avukat Selin Nakıpoğlu, “Danıştay’ın verdiği bu karar anayasaya aykırı işlemi tescillemiş oldu” dedi. Aynı gün bir kadın cinayeti ve şiddet olayı gerçekleşti. Yine aynı gün yazarımız Zülâl Kalkandelen’e yönelik tehdit davasında sanık beraat etti. Tüm bunlar İstanbul Sözleşmesi’nin önemini bir kez daha akıllara getirdi.
Türkiye, 19 Mart 2021’de Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile İstanbul Sözleşmesi’nden ayrıldı. 19 Temmuz 2022’de ise Danıştay 10. Dairesi üç üyesinin oyuyla, Türkiye’nin cumhurbaşkanı kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini hukuka uygun buldu. Danıştay’ın kararının ardından kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet haberleri gelmeye devam etti.
PINAR DAMAR KATLEDİLDİ
İstanbul Bağcılar’da salı günü 32 yaşındaki Pınar Damar’ın cansız bedeni bulundu. Damar’ın kuzenin eşi Metin A. emniyetteki sorgusunda Pınar Damar’ı boğarak öldürdüğünü itiraf etti. Metin A., savcılıkta verdiği ifadede “Pınar Damar’ı öldürdüğüm için pişmanım. Bir anlık sinirle eylemi gerçekleştirdim. Suçumu kabul ediyorum” dedi. Metin A., “nitelikli kasten öldürme” suçundan çıkarıldığı nöbetçi sulh ceza hâkimliği tarafından tutuklandı.
Zakir Kaya Kitaplarının 2.Baskısı çıktı iletişim kurmak için tıklayınız.
‘30 YIL GİBİ YAŞADIM’
İstanbul’dan tatil için gittiği Sakarya’da, yolda yürürken sözlü tacize uğrayan Ş.Ö., sığındığı tekel bayisinde öldüresiye dövüldü. Kadın, saldırganın elinde güçlükle kurtuldu. Yaşadıklarını anlatan kadın, “Kameradan izlediğiniz o 30 saniyeyi 30 yıl gibi yaşadım” dedi. Tacizde bulunduğu iddia edilen T.A. tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Gazetemiz yazarı Zülal Kalkandelen, avcılık karşıtı yazıları sebebiyle tecavüzle tehdit edildi. Kalkandelen, kendisini tehdit eden kişi hakkında suç duyurusunda bulundu. İki yıldır süren davada mahkeme, şahıs hakkında beraat kararı verdi. Kalkandelen, “Kanıt ve delil bulunamadığına karar vermişler. Mesaj atarken video mu çekmeliydim? Ben adaleti nasıl sağlayacağım?” dedi.
‘SIRTLARI SIVAZLANDI’
Avukat Selin Nakıpoğlu, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının ardından erkek şiddettinin günden güne arttığını söyledi. Nakıpoğlu, “Sözleşmeden çekildikten sonra erkek şiddeti palazlandı. Katillerin adeta sırtı sıvazlandı. Şüpheli kadın ölümleri arttı. 20 Mart 2021’de imzanın çekilmesiyle başlayan anayasaya aykırı işlem 19 Temmuz 2022’de Danıştay 10. Dairesi’nin verdiği kararla tescillenmiş oldu. Erkek şiddetine maruz kalan kadınlar, çocuklar, LGBTI+lar artık daha da güvencesiz. Hükümet erkek şiddetiyle mücadelede en mühim yol hatırası olan bu düzenlemeden çıkarak buna sebep oldu” diye konuştu. Nakıpoğlu, “Bundan sonraki günlerde mücadelemiz katlanarak büyüyecek” diyerek şöyle konuştu:
“Karara itiraz edeceğiz. Cumhurbaşkanı kararına dayanarak İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması yok hükmündedir. Daha fazla güç veya oy elde etme umuduyla insan hakları ve demokratik ilkeleri ihlal etme konusunda gün geçtikçe küstahlaşan ülkede hukuksuzluk sıradanlaşmaya başladı. Biz hayatlarımıza sahip çıkarken, hükumet siyasi rüzgâra göre yön değiştirerek yol alıyor.”
BU YIL 163 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, 2021’in nisan ayından yıl sonunda kadar 201 kadın cinayeti gerçekleşirken 167 şüpheli kadın ölümü meydana geldi. 2022’de ise temmuza kadar 163 kadın öldürülürken 122 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti.
‘EVRENSEL VİCDANİ DEĞERLER YARALANDI’
KADER yöneticisi Nükhet Gökaltay, İstanbul Sözleşmesi’nin iptalini ve getirdiği sonuçları Cumhuriyet’e değerlendirdi.
Kadın Partisi kurucusu ve KADER yöneticisi Nükhet Gökaltay, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmasının ve bu kararın Danıştay tarafından onanmasının ardından yaşananların özellikle kadına yönelik şiddeti körükleyeceğini söyledi. Uluslararası geçerliliği olan sözleşmenin iptalinin evrensel vicdani değerleri de yaraladığına dikkat çeken Gökaltay, Cumhuriyet’in sorularını şöyle yanıtları:
- İstanbul Sözleşmesi'ne neden gerek görüldü?
Şiddetin her türü dünyayı yaşanır bir yer olmaktan çıkardığında; evrensel vicdan, orantısız kuvvetler arasındaki eşitsizliği zayıf olan lehine giderme konusunda bir dizi düzenleme getirilmesi vicdanı bir gereklilikti. Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Sözleşmesi, kadınların her türlü şiddetten korunma hakkını güvence altına almak için kapsamlı yasal standartlar oluşturan önemli bir insan hakları sözleşmesidir. Avrupa Konseyi’nin 1990’lardan bu yana kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti önlemeye yönelik sürekli çabalarının bir sonucu olarak, bu Avrupa yasal belgesi 47 üye ülke tarafından görüşülmüş ve 7 Nisan 2011’de Bakanlar Komitesi tarafından kabul edilmiştir. 11 Mayıs 2011’de imzaya açıldığı şehrimizin adını aldı ve İstanbul Sözleşmesi olarak anıldı. Üç yıl sonra, 1 Ağustos 2014’te 10. onayından sonra yürürlüğe girmiştir. O zamandan beri, bu anlaşmayı onaylayan tüm hükümetler, yükümlülüklerine uymak zorundadır.
ÖZGÜR YAŞAM HAKKIMIZ
- Gelişmiş ülkelerin sözleşmeye imza atmalarının nedeni?
Çünkü adı üstünde, gelişmiş ülkeler. Medeniyetlerinin delili; cinsiyet paragrafında başlar. Ciddi insani bir saptamayla devam eder. “Cinsiyet iki çeşitten ibaret değildir. Dokuz çeşit kromozom diziliminin her biri bir cinsiyeti oluşturur. Hepsi eşit insan haklarına sahiptir ve şiddete karşı korunmayı hak etmektedir.”
- Sözleşme imzalanma süreci ve sonrası tespitleriniz neler?
Bir günde o noktaya gelinmedi tabii. Öncesinde kadın örgütlerinin mücadeleleri ve birikimleri var. İlk imzacı olmakla övünülen bu gelişme eşit ve özgür yaşam hakkımız için önemli bir adım olarak kabul edildi. İstanbul Sözleşmesi ile ilk defa şiddetten korunma ve zararlarını ortadan kaldırma değil, şiddeti önleyecek ve ortadan kaldıracak yöntem tanımlandı. Enteresan bir şekilde ilk imza yılı sonunda kadın cinayetleri sayısında azalma tespit edildi. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden rahatsız olanlar, aile kurumunu yok ettiği ve kadına yönelik şiddetin sorumlusunun sözleşme olduğunu iddia ediyorlar. Buna ek olarak da kadın cinayetlerinin 2011’den sonraki artışını İstanbul Sözleşmesi’ne bağlıyorlar. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri münferit birer olay olarak ele alınmamalıdır, yürütülen politikalarla birlikte değerlendirilmelidir. Sözleşmenin 6284’ün uygulanmadığı her durumda Türkiye’de kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet artmaya devam edecektir. Sözleşme, kadınlar dahil bütün dezavantajlı grup ve bireylere yönelik şiddetin ve aile içi zorbalığın ortadan kaldırılmasını çerçeveler.
- Diğer ülkelerin görüşleri neler?
Uluslararası Hukukçular Komisyonu sözcüsü bizim vatandaşlarımız için bu geri çekilmenin ardındakilerden daha çok üzgün. Massimo Frigo, “Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi, kadınları ve kız çocuklarını her türlü şiddetten korumaya ve aile içi şiddet de dahil olmak üzere kendilerine yönelik şiddeti önlemeye, kovuşturmaya ve ortadan kaldırmaya yönelik hayati, kapsamlı bir yasal çerçeveden mahrum bırakacaktır” dedi.
- Gerçekler, bahaneler ve arka plan için söyleyecekleriniz neler?
Hükümet, İstanbul Sözleşmesi’nin “eşcinselliği normalleştirmek” için kullanıldığı ve dolayısıyla “Türkiye’nin toplumsal ve ailevi değerleriyle bağdaşmadığı” gibi asılsız iddialarla kararını gerekçelendirdi. İdari davalarda en yüksek yargı mercii olan Danıştay, 29 Haziran 2021 tarihinde, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin iptali talebini reddederek ikiye karşı üç oyla karar verdi.
- Siz duruşmalar için Ankara'ya gittiniz, izlenimiz ne olmuştu?
Bir salon dolusu saygın kadın ve sivil toplum örgütleri, aydınlık ve çağdaş resmi yetkililer için, tiyatro önceden kurgulanmıştı. Sonuç skandaldır, zaman kaybı da cabası.
Hiç yorum yok